PARTIYA DEMOKRAT´A KURDISTAN - XOYBUN

PDK - XOYBUN



ISVEC ULUSLARASI POLITIKA TAKIP VE INCELEME ENSTITÜSÜ’NE ACIK MEKTUP



Bavê Barzan


ISVEC ULUSLARASI POLITIKA TAKIP VE INCELEME ENSTITÜSÜ’NE ACIK MEKTUP

Bitte Hammargren ve Stefan Bladh’a



Svenska : http://www.saradistribution.com/bitte.htm

Isvec'in ULUSLARASI POLITIKA TAKIP VE INCELEME ENSTITÜSÜ : ”Savas yili 1915'in kisinda iki milyona yakin Ermeni Van gölü bölgesinden techir edildi. Sürgün sürecinin tam bir katliama dönüstügü bu ortamda, Ermenilerin Kürd komsulari aktiv bir sekilde bu soykirimina istirak ettiler. Soykirim kurbaninin sayisi hakkindaki rakamlar hala da bilinmemektedir”, diye yaziyor.

Bitte Hammargren ve Stefan Bladh Isvec'in günlük gazetesi SvD :http://www.svd.se/dynamiskt/utrikes/did_8621335.asp de, 24 ve 27 kasim tarihlerinde, AB üye adayi Türkiye hakkinda iki makale yayimladiniz.

Yayimladiginiz 24 kasim 2004 tarihli ”Türkiye Kürdlerinin savas yaralari hala kapanmamistir” adli makalenizle, Türk devletinin Kürdler üzerinde uyguladigi muazzam baskilara sahitlik etmektesiniz. Makalenizle zor kosullar altinda yasamakta olan binlerce Kürd muhacir aileleri arasindaki bir Kürd ailesinin, ne kadar zorca bir yasam kosullari altinda hayatlarini idame ettirmeye calistiklarini belgelemektesiniz. Aslinda Kürd halkinin ne zorluklar altinda yasadigini görmek o kadar cok zor bir sey degildir. Türk mezaliminin bölgenin en eski yerli halklarindan olan Kürdler, Ermeniler ve Süryaniler üzerindeki aleni uygulamalari tüm dünyaca da taninmaktadir. Günümüz insanlarini bugün yasadigimiz bu baski ve haksizliklar hakkindaki bilgilendirme ve aydinlatma cabalariniz ile, gazeteciligin en temel prensiblerinden birini yerine getirmis oluyorsunuz böylece.

Fakat 27 kasim 2004 tarihinde yayimladiginiz ”AB Türkiyenin hiristiyan ahalisine gelecekleri hakkinda umut vermeye basliyor” adli makalenizde bahsettiginiz Ermeni soykirim tarihi hakkindaki bellirlemeleriniz okundugunda ise, tam bir uyumsuzluk ve celiskili bir durum ile karsilasmaktayiz.

Kürdelerin Ermeni soykirimina katildigi yolundaki iddialar, tamamen Türk devletinin dezinformasyon kampanyalarina dayali gercek disi iftiralardir. Isvec'in ULUSLARASI POLITIKA TAKIP VE INCELEME ENSTITÜSÜ gibi, görevi bilim yolunu izlemek olmasi gereken bir kurulusun, Kürdler gibi büyük bir halk kitlesine yönelik bu kadar asilsiz ve sacma bir iddialarda bulunmasi, dogrusu cok ilginctir. Böylesi bir kurulusun bu tür bir "hatayi" islemesinin ardindaki nedenler hic süphesiz ki arastirilmalidir.

Aslinda Kürd halkina yönelik bu tür iddialar ilk olarak bugün yapilmamistir. Zaman zaman, önemli ve hassas siyasi dönemlerde, bazi cevrelerce, birtakim siyasi cikarlar geregi, Kürdlerin bu büyük ve korkunc katliama katildigi yolundaki asilsiz iddialar ortaya atilagelmistir. Biraz geriye baktigimizda, tam siyasi hassas dönemlerde bu iddialar bazilarinca özellikle ortaya atilmistir. Örnegin tam Lozan konferansinin toplanacagi günlerde, benzeri iddialarin basta Isvicre basini olmak üzere, muhtelif Avrupa basininda islenmis olmasi, Türk devletinin planlayip, emperyalist güclerle birlikte uygulamaya soktugu Ermeni soykirimina Kürdleri de ortak etmeye calismalari oldukca ilginctir. Bu iddialarin, tipki Lozan konferansi siyasi döneminde oldugu gibi, tekrar Türkiyenin AB'ye adapte edilmeye calisilmasi tartismalarinin yogunlastirilgi bir döneme "rastgelmesi", durumu kavramamiza yetmektedir. Lozan konferansinin vuku bulacagi siyasi dönemlerde Türkiyenin Avrupaya uyarlanmasi girisimleri hemen baslayivermisti. Ama bu girisimlerde basarili olunamadi ve Türkiye'nin Avrupaya adaptasyonunun bugüne kadar hala da zorlu bir is oldugu acikca görmekteyiz.

Bitte Hammargren ve Stefan Dahl, bu iftiralarin tekrardan onbinlerce ve hatta belki de yüzbinlerce insanin okuyup takip ettikleri SvD gibi büyük bir Isvec medyasinda tekrarlamaniz, cok sorumsuzca bir davranistir. Isvec ULUSLARASI POLITIKA TAKIP VE INCELEME ENSTITÜSÜ'nün bu yalanlari tekrardan iddia etmesi, hic kimseye Türk devletinin bu yalaninin tekrar etmesi hakkini vermez. Bundan dolayi elestirilerimiz, ilkin bu hatayi bu kadar sorumsuzca tekrar isleyebilen Isvec ULUSLARASI POLITIKA TAKIP VE INCELEME ENSTITÜSÜ'nedir. Akla gelen ilk soru: bu kurulusa bu hatayi bu kadar rahat yaptiran güc veya gücler kimlerdir, sorusu gelmektedir?

TÜRK MILLIYETCILIGININ SAHA KALKMASI


Türk Îttîhad ve Terakî siyasi hareketi, döneminin en önde gelen bir siyasi gücüdür. Bu siyasi güc Rumlari Yunanistana sürgün ettiren, Ermeni halkini techir ve soykirima ugratan, Kürdlere soykirim yapan ve asimile edilmesini programlayan, Kürd, Cerkez ve Lazlarin tam bir asimile yoluyla beyaz katlimlara ugratan, tek dil, tek kültür, üniter bir ulus cumhuriyetinin, TC'nin dogmasini programlayan politikalrin ilk sahibidir.

Osmanli imparatorlugunun yikilisa dogru gittigi dönemlerin en önde gelen bu milliyetci Türk örgütlenmesi, gelecegin Türk devletini yaratacak olan ordu mensublari ve subaylardan olusan Genctürkler gibi irkci bir olusumun da bas mimaridir.

ERMENI KATLIAMI'NDA ALMANYANIN PLANI VE ROLU


Ermeni soykiriminda en temel rolü oynayan baslica ekonomik, siyasi ve dini etkenler, Alman emperyalizminin yayilmaci politikalari ile birlikte cirit atan Türk milliyetci atilimlari ve Alman yayilmaci politikalariyla elele gitmekteydiler.

Almanya ve Osmanli imparatorlugu, o dönem cok yakin bir ekonomik ve siyasi isbirligi icindeydirler, dahasi da Osmanli Imparatorlugu Almanyaya ekonomik ve askeri bagimliligindan dolayi da tam bir Alman müstemlekesi konumundaydi.

Bu dönemde Teshkîlat-i Mahsûsa, paramiliter özelligiyle, türünde ilk olan Türk milli istihbarat teskilati, Osmanlinin gerileme dönemindeki Balkanlar ve diger eyaletlerdeki ulusal baskaldirilari sindirmek icin, Almanyanin öneri ve danismanligi altinda kurulmustur. Almanya Osmanli Imparatorlugunun cikarlarini korumakla, bir nevi kendi cikarlarini kollamis olyordu. Bu paramiliter örgütün kurulmasinin mali finansmanligini da, o dönem Konstantinopel'de bulunan Alman ordu istihbarat birimi mensubu, Liman von Sander araciligiyla Alman devleti tarafindan karsilanmistir. Bu isbirligi Enver Pasa'nin hem Erkan-i Harbiye Umumiye ( genelkurmay baskani ) ve hem de Harbiye Nezareti ( savunma bakani ) oldugu dönemlerde yogunlasarak devam etmistir.

Osmanli imparatorlugu, üzerinde büyük bir ekonomik ve siyasi nüfuzu olan Almanya, müstemlekesi olan bu güce dayanarak, Ortadogu ve Kafkasya petrol kaynaklarina kavusma emelleri ile yanip tutusuyordu. Almanya ile Ortadogu sahasinda isbirligi edebilecek hiristiyan bir devlet mevcut degildi. Kafkasya'daki Ermenistan ise katolik idi. Bircok tarih arastirmacilarinin ortaya koyduklari tartisma götürmez bu ekonomik ve siyasi durum ve denge tespitleri, Berlin'in Ermeni soykirimindaki rolü'nü acik bir sekilde gözler önüne sermektedir.

Dönemin süper devleti Almanya'nin ekonomik ve siyasi stratejik hedefleri dogrultusunda, döneminin, dünyanin en büyük ordusuna sahip Osmanli imparatorlugu ile birlikte, büyük bir "temizlik hareketine" baslamis oldular. Osmanli ordusu ile birlikte hareket eden Alman ordusuna mensup binlerce Alman askeri, subayi, Ruha, Entab, Edene ve Mersin bölgelerinde asikarca ortak operasyonlar yürütmüslerdir. Zaman zaman da Osmanli ordu mensuplari Alman ordusunun subaylarinin emrinde operasyonlar düzenlemislerdir.

Irkci Türk devletinin temel politikalari, bölgenin eski halklarina yönelik sistemli olarak ve sürekli yürüttügü temizleme hareketleri, soykirimdan baska bir sey degildir. Insanlik, binlerce ve hatta yüzbinlerce terörizm kurbani verse bile, bu soykirim sayilmaz, cünkü soykirimin sistemli ve daha genis bir boyuttadir. Silahsiz, savunmasiz, sivil Ermeni halkinin 1915 yilinda maruz kaldigi da, iste basli basina böylesi bir soykirim hareketidir.


KATLIAMI ÖRTBAS ETME VE GÜNAH KECISI BULMA CABALARI, DÎNÎ ÎSTÎSMÂR OYUNLARI

Bu soykirim, Osmanli imparatorlugunun yönetimi altinda olan hiristiyan ahaliye karsi tarihin sahitlik etmis oldugu en büyük soykirimlarindan ve en örgütlü islenmeye calisilmis olanlarindandir. Bilindigi gibi Ermenistan ve Kürdistan cok uluslu osmanli imparatorlugunun iki özerk devlet sahibi eyaletiydiler.

Soykirim öncesi, Osmanli diyanet islerinden mesul ruhani lider Seyh-ül Îslam'in cikardigi, "cihad icin öldürülen gayr-î müslümün katli helaldir" yolundaki fetva'nin, halkin dini duygularinin istismari acisindan gördügü rol apacik ortadadir. Osmanli'dan kaynaklanan dini fetva ve Türk milliyetcilerinden kaynaklanan "siyasi fetva"dan sonra Osmanli imparatorlugunun Ermeni ahalisinin ugrayacagi akibetin ne oldugu cok iyi anlasilmaktaydi.

Iki basli Osmanli soykirim hareketinin bir diger hedefi olan, Osmanlinin gayr-î müslüm cemaatinden, Hiristiyan Kürd ( Keldaniler ) ahali, Kürd Yahudiler ve Zerdüst dini inanci nüvelerinin tasiyicilari Yezidi Kürdler de, Ermeniler gibi Osmanli sultaninin uyguladigi bu soykirimdan tam nasibini almis oldular. Örnegin bu katliamda büyük soykirima ugrayan Osmanlinin gayr-i müslüm toplum kesimlerinden Yezidi Kürdleri anmayi hep unutmusuzdur.

Bu tarihte Kürd Yahudilerinin göc edebilecekleri bir Israil devleti henüz kurulmadigindan, yüzbinlerce Kürd Yahudi de techire ve soykirima ugratilip telef olmuslardir. Bu tarihlerde Yahudî Kürdler Suriye, Ürdün ve Lübnan bölgelerine siginmislardir, arta kalanlari da Osmali kilicindan gecirilip soykirima ugratilmistir. Yezîdî Kürdlerin bir kismi ise, uzak bölgelere, ta Kafkasya ülkeleri Ermenistan, Azerbeycan ve diger asiri uzak Asya ülkelerine kadar sürgün edilmislerdir. Tüm bunlar olurken, Adolf Hitler'in Nazi Almanyasi'nda insan yakma esinlenmesi ve cüretini nereden buldugunu daha iyi anlamis oluyoruz. Hatta Hitler, bu sempatisini generallerine yönelik yaptigi bir kac monologunda, assagidaki bu sözlerle acikca bellirtmekten cekinmiyor bile: "Bu mavi gözlü Mustafa Kemal, bize demokrasi ve milliyetciligin ne oldugunu ögretmistir." "Benim ustam Il-Duce'dir, ama onun ustasi da Mustafa Kemal'dir." diyor.

Sultan 2. Abdulhamid'in "Ferman"i, Kürdlere soykirim uygulamasidir. "Ferman" Kürdler icin Ermenilerin "hacikpanayon"u, Süryanilerin "seyfo"su ve "Yahudilerin "holokost"u demektir. Osmanlinin tüm gayr-i müslümleri icin kara bir gün idi.

Türk sultanatinin ekonomik ve siyasi temel gerekcelere dayanan "Ferman-i Gayr-î Müslüm" adli emirnamesi, adi da üzerinde oldugu gibi, müslüman olmayan ahaliye yönelik ferman'i, tam bir soykirim hareketinin baslatilmasi idi. Türk sultanatinin gayr-i müslüm ahaliye yönelik bu genelgesinin, sürgünün hedefi olan hiristiyan ahali ile ilgili bölümü "Hiristiyan ahalinin gerektiginde zor kullanilarak, önceden tespit edilmis mekanlara derhal gönderilip yerlestirilmeleri gerektigi" seklinde sultan fermani, devletin en yüksek mercisinden gelen emirnamesidir. Türk Osmanli ordusnun uygulamaya koydugu bu fermanin genisligi, büyüklügü ve essizligi tarihi bir gercekliktir. Tarihi kaynaklar 3,2 milyon Ermeni, Kürd ve diger gayr-î müslüm ahalinin, binlerce yildir yasadiklari yerlerinden yurdlarindan zorla sürgün edilip koparildigi, henüz gelismis toplu tasit araclari olmadigi icin de, bölge halklarinin, hazirliksiz, nafakasiz, at, essek ve katir sirtlarinda, uzun yollara cikarak, gark ve telef oldugu, kalanlarin da kilictan gecirilerek katledildigini belgelemektedirler. Tek ulus, tek dil, tek devlet adina, Islam ulusu diye adlandirdiklari, Ummet-î Muhammed'in devlet-î Alî Osmaniye'si, tüm bu katlimlari Türk devletinin ekonomik ve siyasi cikarlarini koruma ve kollama hirsiyla baslatip uygulamaya koymustur.

Biraz tarih bilenler, Osmanlinin "böl ve yönet" politikasi ugruna biribirine düsürmedigi halk birakmadigini iyi bilirler. Bu politikanin uygulayicilari, her defasinda da bir günah kecisi buluverirler. Eger bu katliam günlerinde, Süryani ahalinin Kürdlerden daha büyük bir nüsfusu olmus olsaydi, o zaman hic süphe yoktur ki, Osmanli, nihayi taktik ve stratejik emeli geregince, bu katliami Kürdlere degil, Süryanilere yikmaya calisacakti, cünkü oyunun nihayi stratejik hedefi; Osmanliyi, güclülügüyle, büyüklügüyle tehdit edebilecek derecede geliskin olan büyük halk guruplarini, her zaman zan altina sokarak, degisik yipratma hamleleriyle zayif birakmak icindi. Tüm bu Ermeni soykirimini Türk ordusundan baska kesimlere yüklemeye calisma manavralari daha o günden cok iyi anlasilmaktaydi.

Durum bu iken, Kürdlerin bu halk kirimina katildigini nasil iddia edebilirsiniz? Türk ordu ve polis güclerinin yukarida bahsettigimiz bu amaclar icin belki kullanmis oldugu bir iki Kürd capulcusuna "Kürdler yapti" denemez. Kaldi ki "ulusu ve sinifi olmayan" capulcu ve gangesterler, her toplumda mevcuttur ve bu unsurlar hic bir zaman tüm toplumu veya tüm ulusu temsil edemezler. Bunlar bölgenin ekonomik, sosyal ve siyasal sartlarinin dogurup sekillendirip yönlendirdigi, distalanmis ve hic bir toplumun kabul etmedigi toplumsal sorunlarin bir parcasinin kesimlerdir.

Soykirim salt Ermenilere yönelik degildi ve iki basli idi: Ermeni ve Kürdlere yönelikti ilk elde. Soykirimdan bu yana, bu kadar zaman gecmesine ragmen, bu güne kadar kavrayabildigimiz tarihi bilgi ve aydinlanmalara ragmen, Türk Osmanli'nin ortaya attigi birtakim düzmece yalanlarin dümeninden gitmenin anlami nedir?

TÜRK OSMALI ORDUSU ERMENI KATLIAMINI BASLATIP UYGULADI


Eger bir kac on yil sonra bir iki gazeteciye, sözümona bu bilimsel arastirma merkezlerince özel olarak görevlendirilmeleri ardindan, subat 1986 yilinda öldürülen Isvec devlet baskani Olof Palme cinayeti üzerindeki esrar perdesini aralamalari ve bu tarihi cinayete yeniden isik getirme görevi ile görevlendirilseler hic sasmayin. Bilindigi gibi bu cinayeti de savunmasiz Kürd halkinin üzerine yikmaya calistilar. Onyillarin hukuki isleyissizlik ve benzeri bu güne kadar hic rastlanmamis hukukdisilik ve yolsuzluklara ragmen, Isvec polis sefi Hans Holmér'in Kürdleri zan altina sokmaya yönelik bu iddiasi vucut bulamayip, ortaya atildigi gibi de puc olup bosa cikmistir. Tüm izler bugün bizi bu cinayeti büyük bir ihtimalle islemis olanlarin, Isvec gizli polis servisi'nin kapisina götürmektedir.

Isvec Uluslarasi Politika Takip ve Inceleme Enstitüsü - Utrikepolitiska Instituten gibi bilimsel bir arastirma örgütünün en önde gelen görevlerinde biri, bilimsel verilerle ugrasmasi ve bu verileri hep öne cikarmasi gerektigidir. Gercekleri halktan saklamak ise, bu enstitünün görevleri arasinda yer almamalidir. Bu tür bir davranis, diktatör rejimlerinde ancak vukubulan, yari resmi paramiliter güclerle hareket eden örgüt ve cevrelerin yaptigi iserdendir ve bu durumun Isvec gibi demokratik bir toplumda yasanmasi sözkonusu olmamalidir. Sözü edilen diktatör rejimlerdeki bu paravan örgütlenmeler, cok hassas ekonomik, siyasi cikar ve güc dengelerinin biribirine karsi geldigi özel durumlarda, rejim cevrelerince ismarlanan, rejimi kayirici görevlerle istigal eden karanlik güc ve örgütlenmelerdir.

Türk milliyetci devleti, isledigi bu korkunc günahi belki baskalarinin üzerine atarak tarihi sorumlulukan kurtulabilcegini sandiysa cok yanilmistir. Bu soykirimin tek kuramcisi ve uygulayicisi Türk sömürgeciligi ve Alman emperyalizmi, bölgeye gelip yarattigi milli cekismelerden cok önceleri, sözkonusu halklar baris ve huzur icerisinde birarada yasayagelmislerdir. Fakat Türk sömürgeciliginin böl yönet politikalari ile her zaman bu halklari biribirine kirdirilip biribirine düsman edilmede sinsice politikalar üretmekte hep ustaca davranilagelmistir.


KÜRDLERE KARSI ERMENI KATLIAMI KONUSUNDA EN SIK TEKRARLANAN SUCLAMALAR


Kürd ulusal bilincinden tamamen yoksun, isbirlikci Kürdlerden olusan Sultan ikinci Abdülhamid'in özel ulusal muhafiz gücü Hamidiye Alaylari'nin bu katliamin bas uygulayicisi oldugu hep iddia edilegelmistir.Fakat sunu unutmayalim ki, bu Kürd halkina karsi kullanilmak üzere olusturulan hayin Hamidiye Alaylari, yil 1893'te kurulup 1908'de Sultan Abdulhamidin tahtan düsürülmesiyle de lagv edilmistir. Büyük Ermeni soykirimi ise yil 1915'te meydana gelmistir. Kisacasi; bu iddia tutmamaktadir.

Sonra da ikinci bir iddia sudur; ki Osmanli sultani, zamanin Kürd ileri gelenleri ve beylerine, eger soykirimda Osmanli ordusu ile müsterek hareket etmeleri halinde, Ermenilerin sahipsiz kalacak olan mal ve mülklerini vaat etmis oldugu yolundaki iddialardir. Bu da bir yalandan baska bir sey degildir. Katliam sonrasi Türk devleti Ermenilerin "metrüke" diye adlandirdiklari sahipsiz kalan tüm menkul ve gayri menkul mallarini "Mütevelli Heyetler" denilen olusumlara devretmistir. Bu heyetlerin baslica görevleri, Türk üniversitelerinin iktisadi ve levazim ihtiyaclarini temin etmekten mürekkeptir. Bunu kolayca yapmak icin de 1970'li yillarda TBMM'nin cikardigi "Yeni Tapu ve Kadastro Kanunu" ile Mütevelli heyetlere devredildikten sonra, artakalan Ermeni mal ve mülkü de "Hazine" ye devredilmistir böylece.

KÜRDLERIN TEK ROLU VE GÖREVI KOMSULARINI OSMANLI KILICINDAN KORUYUP KOLLAMAK OLDU


Adi da üzerinde oldugu gibi bu esi görülmemis soykirim o kadar büyük ve genis capli idi ki, eger Kürdlerden olmasaydi, bugün bölgede yasamakta olan tek bir Ermeni de kalmis olmayacakti.

Kürd halkinin bu soykirima eslik ettigi hic bir sekilde sözkonusu olmadigi halde, Kürdlerin adi, genel olarak tüm Kürd halkini kavrayacak bir sekilde cok cömertce bu meyanda zikredilmesi ise tam bir töhmet ve iftiradan baska bir sey degildir. Bunun da stratejik ekonomik ve siyasi nedenlerinin oldugu cok iyi bilinmekte oldugu unutulmamalidir.

Osmanli Sultaninin Seyh-ül-islam'inin "cihad ve Allah yolunda Ermeni ve gayri müslümün katli helaldir" seklindeki fetvaya karsi, vicdanli ve büyük kahraman Seyh Ubeydullah Nehri ise bu fatvaya karsi "günahsiz insanlari dini mahiyetleri yüzünden katletmenin hic bir yerde izni ve desturu olmadigi" fetvasini vermistir. Ayrica Kürdlerin komsulari Ermenileri her zaman kolladigi yolundaki beyanata ek olarak sunu da burada zikretmenin anlami vardir. Katliamdan bir kac yil önce, Seyh Ubeydullah Nehri'nin baslatacagi büyük bir Kürd isyanindaki, baskaldiri baslamadan önce, Ermenilere yolladigi uyarida, bize Kürdlerin ve Ermenilerin arasinda sözü edilebilir hic bir düsmanligin olmadigini haber etmektedir. Söyleki Seyh Uneydullah Nehri, Ermenilere yolladigi bu haberde, "isyan gecesi her ermeni evin üzerine bir mavi bayrak asin, ki Kürd askerleri evlerinizi Türklerin evlerinden ayirt edebilsinler." diye bellirtmistir.

Ayrica, bir tek Ermeniyi barindirmanin ölüm cezasi getiren en büyük bir suc oldugu bir dönemde, Barzaniler soykirimci Türk ordusu mezaliminden kacan binlerce Ermeni sivil halkinin simdiki Güney Kürdistan, Suriye ve Irak topraklarinda saklandirilip oraya siginmalarina yardimci olmuslardir.

Kürd lider Seyid Riza 30 bin Ermeniyi kendi silahli gücleriyle Rus Imparatorlugunun sinirlarina kadar refakat ile kacirip soykirimdan kurtarmistir.

Bu konuda günümüze kadar erisebilen her biri, birer tarihi sahitlik belgesi olan binlerce yazili ve sözlü belgeler mevcuttur. Isvec Uluslarasi Politika Takip ve Inceleme Enstitüsüne bir örnek olarak verilmek üzere, soykirim döneminde Konstantinopel de görev yapmakta olan Isvecli diplomatlarin, eve, hükümetlerine yolladiklari belgelere de bakabiliriz. Sözkonusu bu diplomatlardan birinin 1916 yilinda Isvec hükümetine yolladigi belgeler bu konuda cok önemli resmi belgelerdir. Sözkonusu belegede katliamda katledilen 700 bin Kürdlerden de bahsedilmektedir.

Kaldi ki Osmanilinin böl-yönet politkalarini uyguladigi durumlarda, Kürdler her zaman siranin kendilerine de gelecegini bildirir, bu Kürd atasözünden de cok iyi anlamis oldugu görülmektedir: Kürdler, sirf bölge halklarini biribirine kirdirtmak icin Osmanli'nin "böl yönet" politikalarini anlamak ve anlatmak icin; "Ez tashtê, tu shîv î." yani Osmanli bugün beni, yarin da seni yem yapmayi düsünüyor deyisiyle, bu politikayi teshir etmeye calismistir. Zaten 1924'te tekrar sira Kürtlere de gelmisti. Ermeni soykiriminda kiyima ugratilan yüzbinlerce Kürdün kani Osmanli barbarlarini doyurmamis, yine yüzbinlerce günahsiz Kürdün canina kiyildi Insanlar diri-dir köy evlerine kapatilip yakildigi "shewat"lar, yanginlar, Kürd yurtseverlerinin, ileri gelenlerinin sahte toplu yargilama mahkemelerlerinin emriyle kurulan, bir basi ve sonu olmayan birbiri ardina dizilmis uzunca "sêdar"larin, idam sehpalarinin, keyfi kiyimlarin zamani idi, vs.

Tüm bu hesabi sorulmamis tarihi günahlara, katliamlara, soykirimlara ragmen, bugün üniter ve baskici Türk devleti, insan haklarina saygili demokratik bir ülke sifatiyla, demokrasinin kalesi olmayla övünen Avrupa Birligi'ne aliniyor. Ister istemez adamin aklina su soru gelmekterdir: Eger kimse Türkiyeden bu suclarin hesabini sormayacaksa, peki kim garanti altina alabilir ki Türkiye bir defa daha, hem de tam "demokrat" bir AB üyesi iken bu soykirim sucunu tekrar islemesin? Unutmayalim ki tarih tekerrürden ibarettir.

Hammargren ve Dahl'in yazisini okumak icin : SvD = http://www.svd.se/dynamiskt/utrikes/did_8621335.asp


Isvec Uluslarasi Politika Takip ve Inceleme Enstitüsü UTRIKESPOLITISKA INSTITUTET'in
TÜM KÜRD HALKINI SUCLU GÖSTERME EGILIMLERINI PROTESTO ETME KAMPANYASI


UTRIKESPOLITISKA INSTITUTET : Ermeni soykirimindan tüm "Kürd" lerin sorumlu oldugu iddialari yaparak Kürdleri zan altina sokmaya calismasini ve Kürdlere iftirada bulunmasini protesto ediyorm :


NAV : Abdulla
PASHNAV : Gafor
BAJAR : Stockholm
PISHE: Lêkolîner, nivîsevan
( Qatîl xawêndewlet-î turuk e. )

NAV : Azad
PASHNAV : Serbilind
BAJAR : Amed
PÎSHE: Xwendekar
( Kurdan di qetlîame da cih negirtiye. Viya tometêki reshe! Di dirokê da Kurd hatine qetilkirin, kushtin û eziyet dîne. )

NAV : Amed
PASHNAV : Rubar
BAJAR : Diyarbekir
PÎSHE: Xwendekar
( Kurdan di qetlîamada cih negirtiye. Timî Kurd hatine qetilkirin! Ez wiya protesto dikim ! )

NAV : Brusk
PASHNAV : Reshvan
BAJAR : OTTOWA- CANADA
PÎSHE:
( Kurdan, tu qetlîama da cih negirtîne! Lê belê Kurd, Ermeni, Suryanî bi destê serdarên Tirk, Ereb û Fersan hatine qetilkirin.. )

NAV : Bozan
PASHNAV : Stérk
BAJAR : Göteborg
PÎSHE: Siyasetmedar
( Ewrûpî vê tevkushtinê pîlan û program kirin û xistin di stûyê milletê kurd de, ku kurdan bixin di bin shik û gumanan, ku wan êdî bi hêsantir bizêrînin )

NAV : Cankurd
PASHNAV : M.
BAJAR : Bonn
PÎSHE: Lêkolîner
( Eger Kurd di wê demê xudan dewlet bana, dibe tishtekî wilo bihata gotin, lê gelo kî dewlet bû? Em lê Turk? û ferman ji dewletê dihat ne ji koleyên bindestkirî... )

NAV : Eli Cahîd
PASHNAV : Kirac
BAJAR : Dortmund
PÎSHE: Rojnamevan
( Li dij dewleta Pan-turkîst, li dij barbariyên wan ên chi yên berê û chi jî yên li pêsherojê bibin, ez ji bo wan lobiyên Ermen ên li Amerîka û li Ewrûpa'yê, pêshniyar dikim, ku hêzên xwe bigehînin têkoshîna neteweyî ya Kurdistanê û em tev bi hev re li dij vê zulmê rabin )

NAV : Ekrem
PASHNAV : Zêrîn
BAJAR : Huddinge
PÎSHE: Mamoste
( Ev pirsek wicdanî ye. Gerek e ku Tirkiye arshîva xwe li ber korek zaniyaran biveke. Heger zaniyar chi bibêjin, me kurdan ew qebûl e. )

NAV : Goran
PASHNAV : Candan
BAJAR : Stockholm
PÎSHE: Mamoste
( Heger me jî hebûya yekîtiyek, her kes wisan bi hêsanî li me ne dixist shîrmaqek. )

NAV : Hashim
PASHNAV : Kochanî
BAJAR : Stockholm
( Qetlîamî ermen ku dewlet-î osmanî ku dewletek turkî û îslamî ye kiriye. Bi vê yekê hem Yekîtiya Milletan û hem jî dezgehên resmî yên Ermenistanê bash dizanin. )

NAV : Heybet
PASHNAV : Acikgöz
BAJAR : Stockholm
PÎSHE: Siyasetmedar
( Ne hewce ye ku em parastina xwe bikin. Kî ermenan qir kiriye pir eshkere ye. Kalê min gelek ji zarokên ermenan li ser navê xwe nivisand û bi vî awayî jiyana van zarokên ermen ji destê eskerê tirk rizgar kir. )

NAV : Heci
PASHNAV : Kardoxî
BAJAR : Stockholm
PÎSHE: Rojnamevan
( Heger kurdan ermen kushtibana, dewleta tirk ji mêj ve arshîvan vedikirin. Lê binê wan shil e, ji lewre na vekin. )

NAV : Ibrahim
PASHNAV : Mehmud
BAJAR : Bonn
PÎSHE: Rojnamevan
( Ne kurd ermen qetl kirine, tirk ermen qetl kirine. Her ermenek, chi ji xelkê û chi jî ji rewshenbîrên wan vê yekê bash dizanin. Wek kesek, ku li Sovyetê xwendin kiriye û li Ermenistanê, li nav xelkê ermen jî pratîka vê xwendinê kiriye, ez bi vê yekê bash dizanim. )

NAV : Kayfi
PASHNAV : Ashad
BAJAR : Stockholm
PÎSHE: Lêkolîner
( Eme buxtanekî gewre ye. Hemîshe turkan kurd bi kar hînayine bo ew buxtane-y )

NAV : Kenan
PASHNAV : Fani Dogan
BAJAR : Sweden
PÎSHE: Lêkolîner, dîrokvan
( Ev cînayetek mêjûyî ye û gerek e ku dedektîf, kujekê (qatîlê) vê kiryara cînayetî derêxin ber ronahiya rojê. Hemû delîl û spartekên li ber destê me, em dibin ser shopa dewletên Tirkiyê û Almanya'yê. )

NAV : Lokman
PASHNAV : Polat
BAJAR : Stockholm
PÎSHE: Rojnamevan
( Navê min jî li binê metna protestoyê binivisînin. )

NAV : Lutfî
PASHNAV : Baksî
BAJAR : Stockholm
PÎSHE: Mamoste
( Ne ji kurdan bûya, van ermenên îro mayî jî dê ne mana. Ma tirk kurdan ne bir ta Kore'yê, Qibrisê? Pismamek min hebû, digot "gava me bi tifingan ber dida cheper û penahên yûnaniyan, min gulle ne diavête wan. Min berê tifinga xwe dida hewa û diteqand." )

NAV : Mutlu
PASHNAV : Civrioglu
BAJAR : TORONTO- CANADA
PÎSHE:
( EZ JI PROTESTO DIKIM )

NAV : Melik
PASHNAV : Aydin
BAJAR : Dortmund
PÎSHE: Xwendekar
( Gelê kurd, qurbanê qatlîaman e, ne faîlê qetlîman )

NAV : Pirkemal
PASHNAV : Nas
PÎSHE:
BAJAR : Bonn

NAV : Rezoyê
PASHNAV : Osê
PÎSHE:
BAJAR : Qamîshlo
( Eger carcaran derew li dîrokê bibin jî, lê dem van derewan pûç dike û pispor bi wan nayên xapandin. Bo vê yekê, ez protestokirina derewan pêwîst nabînim. Lê, bi ser vê yekê de jî ez dibêjim, ko derew li dîrokê, bi kêmanî, di warê Genocide de, nabin û eger hin hewil bidin ko derewên xwe, di vî warî de bi kiras jî bikin, lê her tazî dimînin. )

NAV : Roman
PASHNAV : Motkî
PÎSHE: Siyasetmedar
BAJAR : Stockholm - Sweden
( Yê xwedî dewlet, xwedî chek û leshker kî bûye bavê min? Kurd yan tirk? Ev pirs ev chend zelal e. )

NAV : Sami
PASHNAV : Ekici
PÎSHE:
BAJAR : Hamburg- Deutschland

NAV : Temurê
PASHNAV : Xelîl
BAJAR : Stockholm
PÎSHE: Rojnamevan, nivîsevan
( Ez jî wek kurdekî Ermenîstan'ê wê nivîsê protêsto dikim û îmza xwe datînim di bin wê protêstoyê da. Ya ecêb ew e, ku hema bêje ermen hemî bi xwe nabêjin, ku kurd em qir kirine. )

NAV : Yûsif
PASHNAV : Özden
PÎSHE: Weshangêr
BAJAR : Stockholm
( Dewleta tirk biryar girt, ordî û leshkerê tirk jî vê tevkushtinê bi cih hanî. Heger chend kesên kurd bi dijminan re beshdarê tevkushtinê bûbin jî, evana ji xwe xayin in û kurdan jî kushtine û îro hîna jî li ser vê riyê berdewam in û xelkê xwe jî dikujin. )

Protestoya katilmak icin ad, soyadi, bulundugunuz sehir ve mesleginizi asagidaki e-mail'e gönderiniz:: info@saradistribution.com