PARTIYA DEMOKRAT´A KURDISTAN - XOYBUN

PDK - XOYBUN



5-) - Kasım iktidarı ve 1958-1961 kesiti


"Hürriyet, adalet, eşitlik ve kardeşlik
prensipleri­nin sadece kulakları tırmalayan
kelimelerini ezber­lemiştik... Oysa hürriyet
kelimesi altında insanların hürriyeti elinden alınıyor,
adalet kelimesi altında insanlar gelişigüzel asılıyor,
eşitlik kelimesi altında da bir zümre korunuyor,
bir zümre de hapi­shanelerde sürünüyor; hele kardeşlik
kelimesi altında da kardeş kardeşi öldürüyor..."

Barzani :

14 Temmuz 1958 darbesi, Hür Subaylar grubu yöneticilerinden Abdüsselam Arif'in komutasındaki 20. Tu­gayın Bağdat'a yürümesiyle başladı. Tugay öncelikle Bağdat'taki kilit noktaları ele geçirmişti. Bu durum karşısında başkentteki askeri birlikler darbecilere bağlılık bil­dirdiler. Polis güçleri kralcıydı. Durumu haber aldıklannda hemen sarayı koruma altına aldılar. Darbeciler bu kez de sa­rayı bombalayıp üstüne yürüdüler. Direniş kısa sürdü ve ni­hayetinde muhafızlar teslim oldular. Saraya giren darbeciler, Kral Faysal, Prens Abdullah ve Başbakan Nuri Said'in ara­larında bulunduğu 19 yöneticiyi öldürdüler. İktidarı ele geçiren Hür Subaylar grubu General Abdulkerim Kasım'ı Başkanlığa getirdi. Aynı gün Irak'ta Cumhiriyet ilan edil­mişti. Başkan Kasım, yeni hükümeti kendisi kurdu. Bu hükümette İçişleri ve Milli Savunma Bakanlıklarını da elinde tutan Kasım, Albay Arifi de Başkan yardımcılığı görevine getirdi. Ilk Cumhuriyet kabinesindeki bakanların dokuzu sivildi. Bu bakanlar BAAS, İstiklal ve UDP men­supları arasından seçilmişlerdi (1). Kürtler'den Baba Ali'ye Ulaştırma Bakanlığı verilmişti. Kasım, darbecilerin temsil güçlerini artırmak ve rejimi stabilize etmek için bir "Ulusal Eğemenlik Konseyi" kurdu. Konseye bir Süni Arap, bir Ale­vi Arap ve bir de Halit Nakşebendi adındaki Kürt'ü almıştı.

Darbe günü BKDP sekreteri İ. Ahmed Kerkük'te ev hap­sindeydi. Derhal bir telgraf çekerek partisinin İhtilal Komite­sini tanıyıp desteklediğini, Cumhuriyetin yeni bir çağm müjdecisi olacağını ümit ettiğini bildirdi (2). 16 Temmuz 1958'de BKDP Kürt halkına bir deklarasyon yayınladı. Şöyle diyordu:

"BKDP'nin Kürt özgürlük hareketinin öncüsü olarak sürdürdüğü mücadele belleklerdedir (parti - NB) sSlam­larıyla Kürt ve Arap halklannin mutluluk, özgürlük ve eşitliklerinin sağlam temeller üzerinde yükselmesini diler. Artarak yükselen Arap özgürlük hareketinin başarısı (Yeni - NB) Irak'tır: O, Cumhuriyetçi bir rejim kurmuş, Kürt ulusu­na düşman Bağdat Paktı'dan çekilme kararı almışhr. Parti­miz, bü iin gücü ve kapasitesiyle Irak Cumhuriyeti'ni ko­ruyacağını taahhüt (sözvermekte) etmektedir. "

Yeni kabine Kürt ulusal duygularma sıcak bakıyordu. Za­ten Şeyh Mahmud Berzenci'nin oğlu Baba Ali'nin kabineye alınması da bunun göstergesiydi. Hükümet, öte yandan uzun süreden beri hapiste bulunan Kürt milliyetçilerini de serbest bıraktı. Bunlann arasında Şair Goran ve Şeyh Ahmed de vardı. Darbe Kürt - Arap her kesimden insanların çoğunluğunca coşkuyla karşılanmı tı. Fakat her kesimin dar­beden beklentileri başka başkaydı (3). Kimisi 14 Şubat 1958'de Mısır ve Suriye'nin katılımıyla kurulan Birleşik Arap Cum­huriyeti'ne (BAC) katılmayı düşlerken, komünistler sosyal ve ekonomik reformları arzuluyor, Kürtler de Kürt-Arap kardeşliğini ve Kürdistan'a özgürlüğü istiyordu.

Kasım önceki hükümet döneminde pişirilen Irak- Ürdün asarısını rafa kaldırdı. Tuğgeneral'in üstündeki rut­beyi taşıyan subayları emekliye sevketti. Çünkü bu kendisi­nin rütbesiydi. Bütün etnik ve dini gruplara hitap edecek bir uslup geliştirmeye çalıştı. Kürtler'in otonomi taleplerini red­dediyor, ama yine de hoşnut etmeye çalışıyordu.

27 Temmuz 1958'de, çoğunluğu Kürt-Arap eşitliğinden yana olan ve eski Birleşik Ulusal Cephe üyelerinden oluşan bir komite geçici anayasayı hazırladı (4) Bu anayasanın 2. maddesi Irak'ı Arap ülkesinin bir parçası olarak tarif ediyor­du. 3. madde "Araplarla Kürtler anavatanda eşittirler. On­ların ulusal hakları Irak çercevesinde tanınır" diyordu. 19. madde ise "Irak'ta millet, dil, mezhep ve inanç ayırımı yapılamaz" şeklindeydi. Bu anayasanın Kürt ulusal hareke­tine ve Kürt milliyetçiliğine büyük fayda sağladığı muhak­kaktır, ama çalişkilidir.

Anayasanın ilan edildiği gün, İ. Ahmed başkanlığında bir BKDP heyeti Kasım'ı ziyaret etti. İ. Ahmed parti sekreteri ol­arak yaptığı konuşmada, İslamiyetten beri Kürt-Arap yakınlığını anlattı. Kürtler'in Arap-anti monarşik mücadelesine katkılarmı vurguladı ve ortaklığın eseri olan Cumhuriyet'in bir ihtilal şanına ulaştığını kaydetti. Konuşmasının sonunda Kürt ulusal haklarının önündeki engelleri zikretti. Eski rejimin, istediği gibi oynattığı birkaç Kürt ajanı ve vatan haininden hoşnut olduğunu söyledi.Rejim, Kürt halk kitlelerine aldırmıyordu. Kraliyet yönetimi Kürt dilini yasaklamak ve eğitimde kul­landırmamak suretiyle ortadan kaldırmaya teşebbüs etmişti. Kürdistan adını "Kuzey Irak", Kürt admı "Kuzeyli" koy­muştu (5) . Eski rejim, memur tayinlerinde Kürtler'e karşı ayırım yapıyordu. Oğrenci burslarından da, askeri okullara almada da aynı durum vardı. Üstelik Kürtler, kendi yasal politik haklarından da mahrumdu.

İbrahim Ahmed başkanlığındaki Kürt heyetine cevabında Kasım, Kürt-Arap kardeşliğinin hoşuna gittiğini, Barzani'yi geri çağırma davetini yaptığını söyledi. Zaten Barzani, daha önce yeni rejime bağlılığını bildirmişti. Bundan dolayı da Kasım tarafından davet edilmişti. Kasım herhangi bir tür Kürt otonomisinden veya Kürtler'in ulusal haklarının veri­leceğinden söz etmedi. Yine de Arap milliyetçisi meslek­daşlarının muhalefetine yol açacak derecedeki pro-Kürt poli­tikasının bir işareti olarak Barzani'nin dönüşüne sıcak baktığını kaydetti (6). Oysa I. Ahmed çok daha sonra kendi­siyle yapılan bir röportajda, Kasım'm Barzani'nin dönüşünü engellediği kanısında olduğunu söylüyordu (7). Öte yandan Kasım konuşmasmda Cumhuriyetin daha henüz sağlam te­meller üzerine oturmadığını tartıştı. Barzani'nin bazı düşmanlarının onun dönüşü dolayısıyla tahrik edilebi­leceğini söyledi. Arif ve bazı üst rütbeli subaylann da görüşü bu merkezdeydi. Konuşmasının sonunda, "Barzaniler eski rejim altındaki sürgünlerinde yeter dert edindi. Oysa bizim çok toleransımız var" diyerek aşiretin baba ocağına dönmesi yönünde işaret verdi (8).

Barzani, Mir Hac ve Eshad Xoşevi'nin Prag'da bulunduğu sıralarda seyahat belgeleri hazırlanmıştı. Bunları İ. Ahmed, Nuri Ahmed Taha, Barzani'nin büyük oğlu Ubeydullah ve yeğeni Sadık Barzani'den oluşan bir heyet 16 Eylülde prag'a götürdü. Kafile 1 Ekim'de Prag'dan ayrılarak Mısır'ın başkenti Kahire'ye indi (9). Barzani burada Irak Büyükelçisinin sağladığı bir rendevuda Nasır'la görüştü. Bi­lindiği gibi o sırada Kahire radyosu Kürtçe yayınlarmı da başlatmıştı. Nasır, Irak'taki Hür Subaylar grubunun çok saygı duyduğu bir Arap lideri konumundaydı. O'nunla Kürt me­selesini konuştular. Başkan, Barzani'nin yurduna dönüşüne sevindiğini söylüyordu.

6 Ekim 1958'de Barzani ve yanındakiler Bağdat havaa­lanına indiler. Kasım, Barzani'nin bir ulusal kahraman gibi karşılanmasını teşvik etti. havaalanında çok büyük bir halk kitlesi vardı. İKP karşılayıcılar arasında yoktu ve bu bir tavırdı (10). Kasım, barzani'ye eski Başbakan Nuri Said'in villasmı tahsis etmişti. Emrine bir araba verildi ve kendisine 500 dinar aylık bağladı. Ahmed Barzani de aylığa bağlananlar arasındaydı. kendisine 150 dinar verilirken, SSCB'ye giden kafiledeki diğer elemanlara da 50 şer dinar ay lık öngörülmüştü ve bu para herkesin geçimi için yeterliydi `11). Barzani havalanında Kasım rejimine bağlılığını tekrar ilan etti. Emperyalizmi mahkum etti. Rejimin anti-sömürgeci mücadelesini övdü. Türkiye ve İran'a çağn yaparak Irak'daki gibi bazı haklan oradaki Kürtler'e vermelerini istedi ve bu talep çok gürültü kopardı.

8 Ekim günü Barzani bir BKDP heyeti ile birlikte Kasım'ı ziyaret etti. Bu görüşmeyi başka görüşmeler takip edecekti. Kasım'la Barzani, Kürt-Arap işbirliği için neler yapabilecek­lerini araştırdılar. Kasım, Barzani'nin Kürt liderliği pozisyo­nunu vurguluyordu. BKDP ise çok hızlı bir faaliyet temposu tuturmuştu. zaten BKDP daha henüz 1957'de Barzani'nin tavsiyesi üzerine H. Abdullah'ı partiye tekrar almıştı (12). Fa­kat yine de darbe başladığında üye sayısı 180'e inmişti (13). Barzani gelmiş, dağ-taş yine partili kesilmişti. Kürtler'e büyük bir coşku hakimdi ve parti yöneticilerinin aceleci eğilimi, durumu provokasyonlara elverişli hale getiriyordu. Oysa yılların birikimini taşıyan Kürt meselesi uzun soluk is­tiyordu, ama parti yönetimi bunu birkaç günde çözme eğilimindeydi. Bu durum Barzani'yi korkutuyor ve çekinceli davranmaya itiyordu. Oysa parti yönetimi, onu tavırlarma katılmaya mecbur etme eğilimindeydi ve düğüm kar­maşıklaşıyordu.

Irak'taki bütün güçler üstünlük kurma yarışmdaydı. Bu güçler, darbeden bir süre sonra Arif He Kasım arasında başlayan iktidar mücadelesindeki çelişkilerde taraf olarak çıkar sağlama umudundaydılar. Çabalar ulusal cepheyi oluşturan partiler arasında başlamış ve Kürtler'i de içine almıştı. Eylülde Arif, ülke içinde bir tura çıktı. Bu turda BAC'ye katılma fikri ile toprak reforumu meselesini işledi. Yönetim zaten bir toprak reforumu kanunu hazırlamıştı. Bunun uygulanacağını vurguluyor, Nasırcılığı övüyordu. Öte yandan Kasım ise Nasır'a boyun eğmeye niyetli değildi. Ülkeler arası işbirliğine veya en faula federasyona evet diye bilirdi. Bu eğilimiyle Kasım, her biri kendi açısından olmak üzere; Kürtler'in, komünistlerin ve bazı Arap demokrat­lannın desteğini aldı. Bu destekler Arap miliyetçiliğinin et­kisini kırmaya yeterhydi. Bundan cesaret alarak düğümü "çözdü" ve Arif'i Almanya'ya Büyükelçi olarak atadı. BAC fikrini dağıttı (14).

1 Ağustos 1958'de Kasım, devrim muhafızı olarak düşündüğü ve genellikle Güneyli topraksız Arap köylülerinden oluşan Halk Direniş Gücü (HDG) nü oluşturdu. Ama daha kuruluşundan itibaren Kasım'dan ziyade komünistler bu güce eğemen olacaktı. Buna ragmen çeşitli yerlerde, değişik siyasal odaklar da bu güce nüfuz etmişti. HDG'ler zamanla Bağdat sokaklarını kontrollarma aldılar. Bu durum Kasım için kati bir uyarı oldu.Ona göre artık bir komünist darbenin eli kulağındaydı.Bu endişeyle tekrar orduya döndü ve HDG tehdidine karşi güçlü bir 5. Tümen kurdu ve Bağdat'ta konumlandırdı.

Öte yandan Barzani Irak'a döndükten sonra, Türkiye, Iran ve Suriye'den gelecek Kürtler'in de katılacağı bir "ulusal kongre" çağrısı yapmıştı. Teklif BKDP ve IKP'nin ikisini de sevindirmişti. Fakat çevre ülkelerdeki Kürtler çeşitli se beplerle bu teklife ilgisiz kaldılar. Suriye'de 1957'de Azadi, Hoybun ve Yekitiya Xorten Demokrat en Kurdistana Suriye birleşerek Kürt Demokrat Partisi- Suriye'yi oluşturmuşlardı. Bu partinin yöneticileri ile halktan rastgele 200 kişi 1959'da tutuklanarak zindana konunca buradan gelen giden olmay­acaktı.Ayrıca, zamanın Suriye yöneticileri, Barzani'nin etki­siyle Elcezire dedikleri Kürtler'le meskun parçasının istik­balde bir İsrail olacağını varsayarak oradaki Kürt nüfusunun üçte birini vatandaşhktan attı. Baskı altına aldı (23 Ağustos 1961). Bununla da yetinmeyerek artan "Kürt tehdidine" karşi Arap kordonu (al-Hizam-Arabi) admi verdikleri 10 kilomet­re enindeki bir kuşakta bulunan Kürt köylerini boşaltarak yerine Arapları yerleştirdi (15). Iran Şah'mm tavrı ise değişikti. Hemen Kürtçe yayin yapan bir radyo istasyonu "hizmete" soktu. Kürdistan admi taşıyan bir gazetenin yayınını başlattı. Tabii bunlar kendisini öven yayınlardı. Ayrıca İran'daki Kürt milliyetçilerine baskılarmı da yo unlaştırmayı ve zindanları doldurmayı ihmal etmedi l1 . Batı Kürdistan'da böylece safdışı kalmişti. Kuzey Kürdistan'm eğemen Kemalistler'i de gelişen Barzani'ciliğm karşısmda sessiz kalmadılar. "Dağh Türkler"in "Doğu Ana­dolu"daki faaliyetlerini daha sıkı kontrol etmeye başladılar. Bu arada Kerkük olaylarmı da bahane ederek elli Kürt yurt­severini gözaltına aldılar. Bunlardan Emin Batu hapiste ölmüş, 10 kişi serbest bırakılmış ve Istanbul Harbiye'de bulu­nan tek kişilik hücrelere sorgusuz, sualsız 39 yurtsever ko­nulmuştu. Kuzey Kürdistan'da cevapsız kalınca, Barzani sa­dece Irak Kürtler'inin katıldığı bir "Kürt Yöresel Kongresi" düşündü. Ama bu kongreye de bazı aşiretlerin katılmayacağı belliydi. Toplanacak kongre bir nevi BKDP kongresiydi ve lüzumsuzdu.

1959 yılı içinde BKDP'de yine iki grup iktidar mücadelesi yapıyordu. Birinci klikin önderi İ. Ahmed'di ve parti çoğunluğunu da arkasma takmıştı. İkinci kliki yönlendiren H. Abdullah'ın sadece dört yandaşı vardı ve tümü eski komünist partiliydi. Abdullah, Barzani'ye "taktik" bir yakınlık gösteriyordu. Işte Abdullah'a güç veren bu manev­raydı ve İ. Ahmed ciddi bir şekilde güç durumda kalmişti. Aralarındaki "ideolojik" sorun, nasıl yürüneceği değil, Irak'ta iktidar mücadelesi veren güçlerden hangisinin destekleneceğiydi! İ. Ahmed'e göre İstikbal Arap milli­yetçilerinindi. BAC ile Irak'm birlik oluşturması uzak değildi. Hatta oluşma aşamasındadır denilebilirdi. Ona ka­hire'den yapılan Kürtçe yayin umut dolu bir teşvik unsuru olmuştu. O, bu yaymm başlatılmasmı, Kürtler'in ulusal hak­larının Başkan Nasır tarafından ilk fırsatta verileceği şeklinde yorumlamıştı. Ayrıca, 1958'de Nasır-Barzani buluşmasında algıladığı mesajda bu merkezdeydi. Buna karşm H. Abdullah, istikbalde bir komünist iktidar göründüğü inancı ndaydı. HDG'lerdeki komünist nüfuzu bunun örneğiydi 1. Barzani, İ. Ahmed'in anti-Kasım tavrının yarattığı kuşku ile H. Abdullah'ı desteklemeye başladı. Ama İ. Ahmed, Barzani'nin,Kasım'm tavsiyesi üzerine H. Abdullah'ı desteklediğini söyluyordu (18).

Bu arada Irak'taki Arap milliyetçileri BAC ile birleşme mücadelesini açıktan yürütmeye başlamış ve Kasm ta­rafindan büyük baskı altına alınmışlardı. Olay 1. Ahmed'in durumunu tamamen sarstı. politikasına yöneltilen eleştiriler kuvvet kazandı. Bu durum karşısında dönüş yapa­rak kömünistlerle işbirliği anlaşması imzalayınca oportünistlikle suçlandı. Suçlamalar giderek büyüdü ve onun kararsızlık içinde bocaladığı ortaya çıktı. H. Abdullah bundan sonra Barzani'yi, sadece 1. Ahmed'i değil tüm poltik­buro ekibini parti yönetiminden uzaklaştırması için sıkıştıracaktı. Ocak 1959'da parti içi bir darbe oldu. Barza­ni'nin de baskısıyla H. Abdullah ve arkadaşları BKDP yönetimini tekrar ele geçirdiler (19).

Sonuçta tamamen IKP'nin dümensuyunda giden bir BKDP yönetimi oluşmuştu. Anlaşılan Barzani'nin yok­luğunda köprülerin altından çok sular akmış, H. Abdullah" yoldaşların arkadaşı" olduğunu hatırlamıştı! Arap milli­yetçiliğine karşi alternatif oldukları için BKDP ve IKP az çok özgür eylemlere girişebiliyorlardı. Böylece Baasçıların ve diğer Arap milliyetçilerinin üzerinde bir baskı kurdular. Mart 1959'da iki taraf arasında Musul'da kanlı çatışmalar oldu. Musul, Arap milliyetçiliğinin yoğunlaştığı merkez­lerden biriydi. Buranın halkı tutucu, anti-komünist ve Nasırcı idi. Buradaki muhalifleri, durumlarını daha da güçlendirmek için Kasım'ı Arap davasına ihanetle suçlamaya başladılar. Musul'da milliyetçilerin büyük bir ma­nevra alanı vardı ve pek çok subay "dava"ya kazanılmıştı. Ülkede belirsiz bir durum vardı. Bir nevi iktidar boşluğu. Bundan dolayı iki tarafta açıkça birbirini suçluyorlar ve ra­hatça meydan okuyorlardı.Şubat 1959'da kendisine "Bariş Partizanları" diyen solcu bir grup yıllık toplantısını Mu­sul'da yapmak istedi. Bazı Musul'luların ve özellikle Albay Şawwaf'ın çabalarına ragmen Kasim toplantıyı iptal ettirme­di. 250 bin kişilik "Bariş Partizanları" grubu 5 Martta Mu­sul'a yürüdü. 8 Martta Albay Şawwaf, Baassistler'in, Nasırcılar'ın ve Şammar Arap aşiretlerinin desteklediği bir ayaklanma hareketine girişti. Bütün bu gruplar silahlıydı ve Suriye tarafından Kasım'a karşi teşvik ediliyorlardı. Suriye rejimi, ayrıca darbeyi desteklemek amacıyla smırda bir de radyo istasyonu kurmuştu. Çıkan çatışmalarda 110 komünist 200 Arap milliyetçisi öldü. Yeni durum BKDP'ye düşmanlarını yıldırma ve yoketme fırsatı sağladı. General Kasım ise, şimdilik duruma tahammül ediyordu(20).

Abdulkerim Kasım, yavaş yavaş baştakı "mecburi demok­rat" kişiliğini terkediyor ve "One man show"a başlıyordu

(21). Bunu sağlamak için muhalefeti sıraya koymuş ve bir bi­rine kırdırıyordu. Once Arap milliyetçisi partileri komünistlere kırdırmış, arkasından da sıra IKP'ye gelmişti. Beklediği fırsat Temmuz 1959'da çıktı. Bu sırada HDG'ler anti-komünist ve anti-Kürt unsurlara karşi Kerkük'te bir saldırı başlatmışlardı. Olay bir katliama dönüşerek sürdürüldü. Tam da o sırada komünistler Kasım'a hükümette temsil ettirilmeleri için baskı yapıyorlardı. Bu olay milliyetçi Arap kaynaklarına göre, komünistlerin ikti­darı ele geçirmek için son sindirme hareketlerinden biriydi. Çatışmalarda en aşağı 120 insan öldü. Kaos üç gün sürdü. So­nunda Kerkük, IKP'nin kontroluna girmişti. Olayların önlemesi için emir alan 2. Piyade Tümeni askerlerinin çoğunluğu Kürt'tü. Bu emre uymayı reddettiler. HDG'lerin başlıca hedefi Türkmanlardı. Kasım, Mikümettn bölgedeki hakimiyetini sağlamak için Abdurrahman Arif'in komuta ettiği 5. Tümeni Bağdat'tan yolladı. Arif olayları bastırdı. 6 subay ile 250 eri tutuklatmıştı. Eğitimlerinde komünistlerden etkilendikleri saptanan 800 yedek subay or­dudan ihraç edildi (22). IKP, artık Kasım'ın kıskacındaydı.

Bu arada BKDP'nin yayın organı Xebat gazetesi Nisan 1959'da legalite kazanmıştı. H. Abdullah'ın yönettiği gazete, açık komünist bir çizgi izliyor ve IKP'yi destekliyordu. Kasım, 29 Nisan günü IKP'nin hükümette temsil edilmesini redetti. Bu, onun IKP'ye saldırıya geçeceği anlamına geliyor du. Haziran 1959'da parti hala etkindi ve yeni şekliyle bir ulusal cephe kurdu. H. Abdullah bu cepheyi destekledi ve imzaladığı bir anlaşma He BKDP'yi cepheye soktu. Anlaşmayı UDP ve tüm profesyonel meslek örgütleri destek­liyordu. Abdullah IKP işbirliği çok ileri bir boyut kazanmıştı. Bu arada aralannda köylü, gençlik ve kadın örgütlerinin bu­lunduğu Kürt kitle örgütlerinin IKP'ninkilerle birleşmesini kararlaştırdı. Ahmed Tofiq, Barzani'nin dikkatını bu gelişmelere çekti. BKDP üyesi Tofik, Barzani ve Qadinin eski arkadaşıydı. Ostelik Tofiq'e göre BKDP'nin tasfiye sürecine girmesi, Kasım'ı da sevindirmişti (23) . Ama yine de IKP'nin sağladığı gelişme Kasım'ı ürkmüştü. Kasım yol ağzındaydı. Artık IKP'yi tecrit etmenin ve etkin bir güç olmaktan çıkarmanın zamanı gelmişti ve geçiyordu. Kasım önce cephenin kuruluşundan dolayı hoşnutsuzluğunu bildirdi. 5 Temmuzda bütün HDG'lerin yönetimlerini Iraklı subaylara bağladı. 13 Temmuzda kabinesini feshettiğinde ertesi gün Kerkük olaylan başlacaktı (24).

Öte yandan Kasım, BKDP'ye ve Barzani'ye açıkça göz kırpıyordu.Asıl niyeti belliydi. Ezilme sırası gelmiş olan IKP'yi tecrit etmeye çalışıyordu. Bunu sağlamak için Kürtler'in nefret ettikleri Bağdat Paktından çikiş kararını 4 Nisanda açıkladı. Aynı gün Xebat legalleşti. Bağdat Paktından çikiş SSCB ve IKP'yi de sevindirmişti tabii. Kasım, Temmuz'da IKP'nin Kerkük'daki "barbarca fiilleri"ni kınayınca niyeti anlaşılmıştı. IKP ile ilişkileri BKDP'yi de et­kiliyebirdi ve parti tehlikedeydi. IKP adeta BKDP'yi yutmaya başlamıştı ve onu da Kasım yutacaktı. Barzani Abdullah'tan IKP ile ilişkileri gözden geçirmesini istedi. Beriki reddetti. Barzani'ye yazdığı bir mektupta da "üstelik ben senin sami­mi bir nasihatkarındım" gibi edep dışı cümleler de kul­lanmıştı (25). Barzani KDP temsilcilerini Bağdat'ta düzenlenen bir konferansa çağırdı. Burada kongreye kadar Abdullah'ın faaliyetlerine son verilmesi yolunda bir karar alındı. Ama ertesi gün Barzani, bizzat parti merkezine gide­rek Abdullah'ı kovdurdu ve partiyi özel bir komitenin elle­rine teslim etti. Polit Büro BKDP'nin faaliyetlerini durdurdu (26)­.

BKDP iki ay boyunca sekretersiz kaldı. Bu süre boyunca 1. Ahmed grubu çok faal hale geldi. Kasım'ın kabinesindeki bir Kürt Bakan Awni Yusuf'un, Jawad'a verdiği mülakatta (27) gerçekte 1. Ahmed grubu Barzani'nin tavrına müteşekkirdi, diyordu. 23 Ekim 1959'da BKDP 4. kongresi Barzani'nin iyi niyeti sayesinde toplandı. Hiç kimse Barzani'nin Abdullah'a tavrını herhangi bir şekilde eleştirmemişti. Kongre sonu­cunda Barzani Başkan olarak kaldı 1. Ahmed ve arkadaşları yeniden işbaşına geldiler.

Yönetime geldikten sonra 1. Ahmed, Barzani'yi parti işlerinden uzak tutmak için özel bir gayret gösterdi. Artık 1. Ahmed ve ekibi yavaş yavaş bir yana, Barzani diğer yana düşmekteydi. Ote yandan 1. Ahmed kongrede kabul edilen yeni parti proğramını da yayınladı. Böylece parti IKP'den bağımsız bir kişiliğe de bürünüyordu. 23 maddeden oluşan yeni parti proğrammın bazı bölümleri şöyleydi (28):

"BKDP demokratik devrimci bir partidir; işçilerin, köylülerin, ücretli memurların, emekçilerin ve kürt dev­rimcilerinin partisidir" ( md-2). "Parti politik mücadelesinde ve sosyal analizinde Marksizm-Leninizmden esinlenir" (md-3). "Parti uluslararası barışın korunmasının, Bandung konferansının (3) ve Afro.Asya Bloku'nun izlediği yoldan mümkün olduğuna inanır. Ulusal ve anti-emperyalist bir politika izler" (md-5). "Parti, Kürt ve diğer azınlıklar arasında kardeşliğin pekiştirilmesi için çalışır. Irak'ın birliği çerçevesinde Kürdistan'da otonom yönetim kurulması ve bunun kalıcı anayasada yer alması gerekir" (md-6-a). " Parti, Irak ve diğer ülkelerdeki komünist ve diğer demokratlarla ilişkilerinin güçlendirilmesinden yanadır" (md-6-b). Diğer maddelerde, Kürtler'in hükümetin bütün kademe ve kon­seylerinde temsili, Kürdistan'da oturan azınlıkların hak­larının kurunması, toprak reforumu yapılması, endüstrinin geliştirilmesi, ekonomi ve finans kurumlarının ilerletilme­si, direkt seçimler ve kadınlara seçime girme hakkının tanınması, Kürtçe öğrenimin ilerletilmesi, Irak'taki Kürt mültecilerin durumunun düzeltilmesi ve son olarak Kürdistan'ın diğer parçalarındaki Kürtlerin kendi kaderleri­ni tayin hakkı mücadelesi hakkında destekler mahiyette maddeler vardı.

Ocak 1960'ta Kasım, politik partileri legalize edecek olan cemiyetler kanununu çıkardı. 9 Ocak 1960'da Barzani ve İ. Ahmed BKDP'in onaylanması için başvurdular. Bu arada; IKP, Ulusal Demokrat Parti, Cumhuriyetçi Parti, Islam Par­ti'sinin iki fraksiyonu, karşıt görüşdeki bir komünist partisi, bir diğer IKP grubu da legalleşmek için başvurmuşlardı. Ayın sonunda BKDP ve UDP'nin legalleşmesi kabul edil­mişti. Ancak, İ. Ahmed, bakanlığa teşekkür ziyaretinde bulu­narak proğrammı almaya gittiğinde kendisini bir süpriz bek­liyordu. Kasım, partisinin admın değiştirilmesi dahil, adeta yeni bir program kaleme almıştı. Bakan, İ. Ahmed'e Kasım ile görüşmesini tavsiye ediyordu ( 30). Belki de Kasım'm kendisinin direktifiyle.

İ. Ahmed hemen Başkan'ı görmeye gitti. Görüşmede ilk madde partinin adı idi ve Kasim Kürt Demokrat Partisi ol­masını istedi. Yapılan tartışmalar sonunda isim, Kürdistan Demokrat Partisi olarak tescil edilecekti. Proğramdaki "biz çalışırız" terimi "Kürtler çalişir" şeklinde algılanabilir ge­rekçesiyle Kasım tarafından "Parti çalişir" şekline sokuldu. "Kürt halkı" yerine tabiri ayrılık çağıştırır denilerek "Kürtler"e dönüştürüldü. " Otonomi" tabiri ve "Marksist­Leninist doktrine bağlılık" ilkeleri veto edildi (31). Kasim, ayrıca Barzani, İ. Ahmed ve partinin diğer ileri gelenleriyle yaptığı toplantıda, bu tabirlerin, ihtilal daha henüz stabilize olmadan kullanılmasına müsaade etmesinin rakiplerince alehine kullanılacağını öne sürdü. Kasim Kürt delegasyonu­nun onayını kazanmıştı. Degişiklikler kabul edilerek parti legalleştirildi. Ama aynı zamanda bu toplantı parti ile Kasim arasındaki kopuşmanın başladığının işaretlerini de taşıyordu.

1959 yılının sonunda Kasım, diğer muhalefet gruplarını sindirmiş, sıra Kürtler'e gelmişti. Ancak bir dejavantajı vardı. Bilindiği gibi Kasım, muhalefet gruplarnı sindirirken medot itibariyle kendisi pek ortalıkta görünmüyordu. O, tut­tuğu bir grup vasıtasıyla bir diğerini eziyor, sonra sırayı diğerine getiriyordu. Ama sıra Kürtler'i ezmeye geldiğinde kullanacağı hiçbir -parti gibi - organize güç kalmamıştı. Bu­nun için ise ezeli düşmanlık defterlerini karıştıracaktı. Bu oyunlardan birini toprak reforumu meselesinde oynadı ve yerel toprak ağalarıyla KDP'yi karşi karşıya getirdi. Bir diğerini 5-10 mayıs 1959 tarihleri arasında yapılan KDP kongresinde oynadı. Bu kongreye özel olarak Barzani karşıtı Herki ve Surçi aşiret heyetlerini davet ettiren Kasım, onları büyük bir tantana ile kabul etti ve görüştü. üstelik bu aşiret liderlerini kabul törenini radyodan ön plana çıkararak, KDP kongresini ikinci plana ittirdi. Böylece diğer aşiretlere bir mesaj vermiş oluyordu.

1959 Mayısının sonlarında toprak reforumu uygulama­larına karşi Lolan aşireti mensubu toprak ağaları ayak­landıklarında Kasım kılını bile kıpırdatmazken KDP,IKP ve HDG'nin bunu ve bunun gibi diğer hareketleri bastırmasını teşvik ediyordu. Reform sonucu karlı çıkacak olan aşiret mensubu köylüler ise ne olup bittiğini anlamadan sırf aşiret bağlarına dayanarak bu güçlere düşman kesiliyorlardı. Böylece aşiretler arasındaki eski düşmanlıklar can­landırılıyordu. Kasım, önüne bu defa Barzani ve KDP'nin temsil ettiği Kürt gücünü ezmeyi koymuştu. Bunun için Kürtler arası müttefiklere ihtiyacı vardı ve Kasım'ın geliştirdiği provokasyonlarla oyuna gelen bu güçler de bunu sağlıyorlardı. 1959 yılı içinde, Daut Caf, - ki meshur Halepçe aşireti Reisi Adile Hanım'm eşiydi - birkaç bin silahlı takipçileriyle Kermanşah'a sürülmüştü. Xaniqin'den Şarafbayani aşireti Reisi Ali Beg, Kasr-ı Şirin'e sığmmıştı. Talabani aşireti Reisi Şeyh Necmeddin Kermanşah'ta soluğu alacaktı, Şeyh Mahmud'un eski ailesi, Şeyh Hüseyin ile Merivan'a; Hama Raşid Qadırxani'nın kardeşleri İzzet ve Ali, Şıler aşireti bölgesinden Baneh'e gitti. Hama Raşid'in kendisi, Kasım ile iyi ilişkiler kurabildiği için kalmış ve KDP'ye sıcak bakmıyordu. Çıwarta'dan Abd-el Rahman Axa Sovayd aşiretiyle birlikte Baneh'e; Pişdari aşireti, Abbas Axa'nın oğlu Hacı yönetiminde Serdeşt'e geçti. Şeyh Kılan aşireti, Şeyh Ala-ed-din ve kardeşi Şeyh Murtaza yönetiminde Xaneh'e yerleşti. Mamgur aşireti Ali Hasan Axa yönetiminde ve ayrıca bir Nagşibendi Şeyh'i olan Şeyh Osman, Awraman bölgesine sığındı. Abd el-Kasim Berzenci aşiretiyle birlikte diğerleri gibi İran'a geçti, ama oğlu Şeyh Mahmud 2000 adamıyla Barzani'ye iltihak etti. Şeyh Mu­hammed Nagşebendi Sanandaj'a; Arbil'den Dizei aşireti Me­habad'a kaçtı. Herkiler, Fattah ve Said Beg'le birlikte; Bara­dostiler Mahmud Xalifa ile; Şeyh Muhammed Emin Kewan takipçileriyle; Lawlanlar Şeyh Reşid'le; Zibari, Rikani ve Ber­variler Mahmud Axa Zibari ile Türkiye'ye geçti. Bu korkunç bır abloydu ve Kürt liderlerini herhalde çok düşündürecekti.

Barzani, daha sonraki devrim yıllannda bir yandan aşiretsel güçlerin hareketini kollarken öte yandan da KDP politburo ekibiyle kapışmaya gidecekti.

Kasım, 25 Haziran 1959'da yurtdışma kaçan bir kısım aşiretleri afetti. Onların afedilmeleri aslında bir taktikti ve Kürtleri bölmeye yönelikti. Kasım ayrıca Barzani'ye düşman aşiretleri silahlandırarak aşiretler arası savaşm başlamasma da yolaçtı. Bu savaş 1960 yılının başma kadar sürecekti. En­trikalarm bölgede endişe verici bir seviyeye ulaşması üzere bir arada gelerek, muhalif-muvafık karması bir heyet oluşturarak Kasım'a gittiler. Heyet Kasım'dan mesele çıkannaktan vazgeçmesini,Kürt bölgesine, Kürt subaylarmın yeniden gönderilmesini ve oradaki Arap subaylarm geri çekilmesini istediyse de çabalan boşa gidecekti.

Ama Barzani, KDP yöneticilerinin sekter davranışlarma ragmen yavaş yavaş toparlandı. Artık hedefi, bir yandan çıkardığı provokasyonlarla iç çatışma ortamı yaratan Kasım'a güven vererek onu teskin etmek, öte yandan birleştirlebilir güçleri de birleştirmeye çalışmaktı. Kendi aşireti yönünden bir problemi yoktu. Zaten güneydeki Kürt ulusal hareketinin ilk çekirdeği hep Barzan aşiretler toplu­ luğuydu. Bu arada Sovyetler Birliğin'deki muhaceret yılları, onun görüşlerini ulusal kurtuluşçu yönde sağlamlaştırmıştı. Bu, onu kitlelerle ilişkilerinde daha avantajlı kılıyordu. Fırtınalı hayatı zaten onu efsane bir isim haline getirmişti. Böylece, işçileri, aydınları, komünistleri kolayca çekebildiği gibi; Şeyhleri, feodal toprak axalarının bir kısmını ve dini li­derleri de toparlayabiliyordu. Ama aklı ulusal kurtuşçuluğa yatmayan eski kuşak Şeyh ve feodalların yerine ulusal amaçları ön p33) da tutan çocuklarıyla ilişkilerini daha fazla geliştirecekti

Kasım, 1959 Ekiminde bir suikastle yaralandığında, bunu Kürtlere ve komünistlere gevşek davranmasına bağlamıştı. Bu vesile ile Barzani'ye karşi tutumunu da sertleştirdi. Has­tahaneden çıkıp normal hayatına döndükten sonra da bu tu­tumunu sürdürdü. Barzani düşmanları, zaten Kasım daha henüz hastahanedeyken kendisini ziyarete başlamışlardı. Kasım, Barzani'ye verdiği önemi azaltmak suretiyle aslında Kürt meselesine karşi olan tavrını ortaya koyuyordu. 1960 kışında tutumunda bir adım daha ileri giderek; 1920,1936,1941 yıllannda Araplann yaptıkları askeri darbeler dışmdaki bütün başkaldırıları emperyalizmin teşvikinin ese­ri olarak gösterdi. Bu, bütün Kürt hareketlerini kapsayan bir suçlamaydı ve Kasım'daki " anti-Kürt sendrom"unun vardıgı seviyeyi gösteriyordu.

Ocak ayındaki legalizasyon da aslında basit bir oyundan ibaretti. Böylece KDP'yi proğramıyla oynamak suretiyle küçük düşürecek, daha sıkı bir şekilde kontrolu altına alabil­ecek ve baskısmı ayarhyabilecekti. Kasım parti ile liderini bi­linçli olarak birbirinin dışmda tutuyordu. Ama öte yandan - elhak- politburo ekibi de ayrı yönde bir tavır sergilemekten geri durmamaktaydı. Ancak tabii ki başka amaçla. Kasım,Barzani ile parti'yi, yani ulusal birleştirici lider ile aydınları karşi karşıya getirerek hareketin dinamizmini yoketmeye çalışıyordu. Oysa parti yönetimine hakim olan politburo ekibi Barzani'ye karşi tabir caizse rüştlerini ispatla­ma amacırdaydılar. Politbüro şu anda Barzani'nin yerini dolduracak bir lider veya kollektif liderlik kurumunu oluşturmayacağının bilincindeydi. "Öncülüğü alacakları maddi ve manevi güce erişinceye kadar" ona tahammül et­meleri gerektiğini biliyorlardı. Kasım'ın beklentisi ise, başkaydı. O, tasfiyeler sıralamasındaki KDP durağındaydı... Bundan dolayı partinin legalizasyonunu "Barzani'nin hatırı için" yaptığı izlenimini özellikle veriyordu. Partinin poli­tikbürosu gerçi Kasım'ın ulusal harekete yönelik planını kavrayamadı ama' kendilerinin gözden çıkarıldıklarının farkına iyice vardılar (34). Bundan dolayı da sertleştiler. Kasım'da bunu bekliyordu.

Bu havada KDP, Mayıs 1960'ta 5. Kongresini topladı. Kongre Kasım'ın reddettiği proğramda ısrar etti. KDP'nin sertleşen muhalefeti Barzani-Kasım ilişkilerinde de gergin­liğe yolaçacaktı. KDP ise Xebat'taki yayınlarında çizgisini bütün netliğiyle kitlelere sunma çabasına girişmişti. O, cum­huriyete desteğini vermeyi sürdürüyordu ama Kürtlerin ulusal ve demokratik hakları için bir kampanya başlatmaktan da geri durmuyordu. KDP, hükümeti Geçici Anayasanın 3. maddesirdeki "Kürt ve Araplar anavatanda eşittir" belirlemesini hayata geçirmemekle suçladı. Bu ma­kale Xebat'ın bir müddet yayındışı kalmasına yolaçtı. Yayımcısı İ. Ahmed "ulusu heyecana getirerek anlaşmazlığa yolaçmak ve fanatizmi tahrik" suçlaması ile mahkemeye ve­rildi. Birkaç ay sorra Deng-i Kurd dergisi iki aylığına ka­patılıyor ve editörü "Kerkük'te Kürtler'i yöneticilerden nefret ettirme" suçundan güneye sürülüyordu. Bunu Azadî, Hetaw ve Jîn'in kapatılması ve yöneticilerin sürülmesi izle­di (35). 1960'm son aylarında KDP'nin ulusal taleplerdeki baskısı çok artarken hükümet de paralel olarak katılaşıyordu. Onlar, IKP'yi frenledikleri gibi KDP'yi de frenleyebilecekleri inancındaydılar. Kasım'm asıl beklentisi, KDP'yi katılacağı fiili bir provakasyon'da yakalamak ve hukuken silmekti.

Barzani, 3. Kasım 1960'da Ekim devriminin yuldönümü törenlerini izlemek üzere davet edildiği Moskova'ya gitti. Ama çok sıkıntılıydı. Kasım ile halkının arası açılmıştı. Du­rumu olduğu gibi Sovyet yöneticilerine açtı. Ama onlarn bu mesele karşisinda açmazda olduklarını gördü. Gördü ki, Sovyetler Birliği için rejimin genel olarak tavn, özel olarak Kürt meselesine bakışından daha fazla öneme sahiptir. Kasım rejimi, anti-emperyalist olduğunu söylüyordu, bu otomatikman pro-Sovyetizm demekti. Bağdat Paktı'ndan çıkılmıştı. "Emperyalizmin güdümünde"ki Şahlık rejimi ile .Şat su yolu için de olsa - kavgalıydı ve Kuweit Emirliğini Irak'a katmaya çabalıyordu. Bundan dolayı İngiliz donan­ması, bölgedeki manevralarıyla onu yıldırma çabalarına gir­mişti. Sovyetler, Kasım rejiminin Irak'ta başvurduğu redikal tedbirlere de sicak bakıyorlardı. Petrol kumpanyalarıyla pay kapma savaşını başlatmış ve toprak reforumu kanununu çıkarmıştı. İç ve dış "gerici" mihraklarla başı beladaydı ve Sovyetler'le iyi ilişkiler geliştirmişti.

Şimdi Barzani, Sovyetler'in bunca sicak baktıkları Kasım'a karşi kendilerinden destek istiyordu. Diyordu ki " Kasım, Kürt ulusal hakları için verdiği sözleri unutmuş bu­lunuyor. Hatırlatmada yardımcı olun." Açmaz burada başlıyor. Sömürgeciliğe karşi mücadele ettiğini söyleyen bir rejimin yönettiği devletin smırlan dahilindeki bir ulus ezi­liyor ve ezene karşi mücadele azmini Sosyalist sistemin lide­rine sunuyor, ondan yardım istiyor. Bu durum karşisinda yöneticiler ya Marksizm-Leninizmin geleneklerini yerine ge­tirerek ezilenleri destekleyecek, ya da mevcut rejimle hiç birşey olmamış gibi ilişkilerine devam edeceklerdi. Barzani 1961'deki nihai kavgayı ufukta görüyor ve ısrarlı ziyaretlerle durumu tartışıyordu. Ermenistan'a da gitmişti. Ama çabaları boşuna gidiyor ve Sovyetler, Kasım'a sadece bazı şekli eleştiriler yönetmenin ötesine geçmiyorlardı. Barzani, 13 Ocak 1961 günü Bağdat'a eli boş döndü. Bu aşmada açığa çıktı ki, Sovyetler Birliği, ulusal baskı uyguluyor diye Irak'ı karşısına alarak kaybetmek niyetinde değildi. Onlar, IKP'nin de ayrı yöndeki eğilimine set çekeceklerdi.

Barzani, Sovyetler Birliğin'den döndüğünde Kasım ona tahsis ettiği evi, arabayı ve ücreti kesti. Bu düşmanca bir tavırdı. Artık Bağdat'ta kalamazdı. Izin alarak Barzan'a, aşiretinin arasına gitti. Kasım artık Kürtler'i tamamen gözden çıkarmıştı. Her fırsatta faaliyetlerini baltalıyor, onları küçük düşürerek kendisini savunmaya itmeye çalışıyordu. Davranışları tümden provokatifti.

Kasım, 20 Şubat 1961'de Şaglawa'da toplanan Kürt Oğretmenler Birliği Kongresini iptal etti. Ustelik hiçbir resmi gerekçe göstermeden. Kürtler arasındaki "sağlıklı sözcüleri" kanahyla bağımsız Kürt profesyonel örgütlerinin dağılması gerektiğini bir fısıltı halinde ulaştırdı. Bunlar Irak'm genel profesyonel örgütlerine iltihak etmeliydi. Onun açik politi­kasi, Kürtler'in Irak halkının "böhinmez" ve "ayrılmaz" bir parçası olduğu merkezindeydi. Kürdistan'daki Oğretmenler Birliği şubelerinin tümü hükümet tarafından kapatılmıştı (36). Kasım ayrıca Kürt kelimesinin bir milleti tarif etme­diğini de beyan etti. Bu kelimeyi Perslerin Müslümanları yendikleri zaman Araplara bir nifak olarak kabul ettirdikleri­ni söyledi. Kasım açikça dar görüşlü ırkçılığa saplanmıştı ve anlaşılan "Kürt" kelimesinin kullanılmasına dahi ta­hammülü yoktu. Hükümetin yayın organı Al-Tawra, 1961'den itibaren bu tür "geri zeka" tezlerle, ama silahların gölgesinde, Irak'ın üniter bir devlet olduğunu, bir halklar topluluğu olmadığını söyleyerek geniş bir hayal kırıklığına yol çtı. Bu tezleri IKP, KDP ve UDP öfkeyle reddediyorlardı (37). Al-tawra'nın bu tür yayınlannı durdurmak için sarfedi­len bütün çabalara Kasım kulak tıkamıştı.

Aynı şubat ayında Sadık Osman Niran adındaki, eski par­lamentonun üyesi bir Kürt toprak ağası öldürüldü. Niran, Kasım'ın sadık adamıydı. Niran'ı öldüren adam KDP'nin bir üyesiydi. Kaçarak Kürdistan'daki Safin dağına sığınmıştı. kendisini 50 jandarma takip etmesine ragmen yaklanamadi. Kürdistan'da bir yönüyle bu kaçış olayı başkaldırmın ilk kıvılcımı sayılabilirdi. 1, Ahmed de bu katıl olayına iştirak ettiği gerekçesiyle kısa bir süre tutuklanıp serbest bırakıldı. Sekreter bu olaydan sonra artık illegaliteye geçecekti. (38)

21 Mart 1961'deki Newroz bayramında Talabani, Xebat'ta da yayınlanan güçlü milliyetçi bir konuşma yaptı. Gazete er­tesi gün kapatıldı. Nisan 1961, itibarıyla Kürt milli­yetçilerinin açik hiçbir yayını kalmamıştı. Bağdat ve diğer büyük şehirlerdeki KDP şubeleri kapatıldı. Kalanlarm ise te­pelerinde Demoklesin Kılıcı sallanıyordu. KDP yılmadı. Kasım'a iki mıhtıra gönderdi. Birincisi 8 Haziran 1961'de ve­rildi (39), Irak'taki genel politik durum belirleniyor, asıl ola­rakta hükümet, Kürt kültürel ve ulusal haklarma ayırımcı davranmakla suçlanıyordu. Kürdistan'da durum kritikti ve "son" açikça görünüyordu. Kasım rejimi, Kürt diline gerekli değeri vermiyor ve bundan dolayı muhtırada kınanıyordu. Kürtler sorumlu mevkilere getirilmiyor, Kürdistan'da hiçbir önemli proje uygulamaya konmuyordu. Kürdistan'a böhicü bir politika uygulanmaktaydı. Kürt onuruna yönelen aldırışsızlık protesto ediliyordu. Kürtler daha henüz öğrenim aşamasında engelleniyorlardı. Askeri akademilere hiçbir Kürt girememekteydi. Yerel yöneticiler ise durumu uygulamalarıyla daha da kötüleştiriyorlardı. Muhtıra, ülkedeki iç savaştan sadece emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin yararlanacağına olan inancını tekraralamak­taydı. Istekleri şunlardı:

1- Takviye olarak gönderilen ordu birliklerinin ve Kürdistan'da son zamanlarda meydana gelen olaylarda rol oynayan kişilerin geri çağrilması..

2- Kürtçenin Kürdistan'da resmi dil olarak kullandması.. 3- Kürdistan'dan sürülen memurların geri gönderilmesi ve demokratik özgürlüklerin tamiri.

3- Kürtler'in sosyal ve ekonomik durumuna daha fazla dikkat edilmesi.

4- Geçici Anayasanın 3.maddesindeki "Kürtler'le Araplar Irak Cumhuriyeti'nde eşit ve kardeştir" ibaresinin tam tatbik edilmesi (40).

5- Kasım muhtıralara aldınnadı. Bunun üzerine KDP 1930 devriminin anısma genel grev çağnsı yaptı. 6 Eylül 1961'deki bu çağn tam bir başan ile uygulandı. Kurdistan artık için için kaynıyordu.


Dr. Mehmet Sirac BILGIN

Fermo, li vir mizeke !

Kurdistan Welatê Kurdaye ! Her Bijî Kurd û Kurdistan !

http://www.pdk-xoybun.com

http://www.xoybun.com/extra/slide/Unbenannt-2.swf


http://www.xoybun.com/gallery/albums/PDK-XOYBUN/Nexise_Kurdistana_Piroz_xv1.jpg


http://www.xoybun.com/gallery/albums/PDK-XOYBUN/Nexise_Kurdistana_Piroz_xv2.jpg


Kurdistan Welatê Kurdaye ! Her Bijî Kurd û Kurdistan !